top of page
  • Yazarın fotoğrafıhseturkiye

Nükleer Enerji ve Çevreye Etkileri Nelerdir?

Her ne kadar dünya nükleer enerji ile daha önce tanışsa da biz yine geleneğimizi bozmuyoruz ve dünya nükleer enerjiyi terk ederken biz olaya yeni başlıyoruz. Akkuyu Nükleer Güç Santrali (1200MWe x 4) ve Sinop Nükleer Güç Santrali (1120MWe x 4 olması planlanıyor) ile hayatımıza girecek nükleer enerji. Peki nedir bu nükleer enerji?, yararları ve zararları nelerdir?, neden nükleer enerji tercih edilir? sorularının cevaplarını arıyoruz.

Nükleer Enerji Nedir?


Sözlük tanımı olarak; çok yüksek sıcaklıkta, yüksek enerjiye ulaşan atom çekirdeklerinin çarpışması sonucu oluşan füzyon (birleşme) ve fisyon (parçalanma) tepkimeleri ile elde edilen enerjiye “çekirdek enerjisi” veya “nükleer enerji” denmektedir.


Nükleer enerji üretimi sırasında, reaktörlerde Uranyum-235 çekirdeklerine nötronlar çarpar. Bir uranyum-235 çekirdeği, bir nötronu yutarak çok kararsız olan Uranyum-236 haline dönüşür ve hemen bölünür. Bu fisyon olayı sonucunda yeni nötronlar ve enerji çıkar. Bu yolla ortaya çıkan enerjiye “nükleer enerji” adı verilmektedir. Yeni ortaya çıkan nötronlar başka Uranyum-235 çekirdeklerine çarparak onların da bölünmesine sebep olur. Bu yolla sürekli bir şekilde enerji üretilmesi sağlanır. Bu olaya zincirleme tepkime denir ve “nükleer enerji” bu şekilde elde edilir.


Nükleer Enerjini Avantajları Nelerdir?


Nükleer enerjinin tercih edilmesinin birçok sebebi vardır. Güvenilir, ucuz, sürdürülebilir ve erişilebilir bir enerji kaynağıdır. Nükleer santraller 7 gün 24 saat meteorolojik şartlardan etkilenmeden çalışır. Nükleer yakıt hammaddesi Uranyum dünyada farklı coğrafyalara yayılmış ve ulaşımı kolay bir elementtir. Elektrik birim maliyet fiyatlandırmasında nükleer yakıt maliyeti diğer enerji kaynaklara nazaran çok düşüktür. İşletme sırasında sera gazı salımı yapmazlar. Bu nedenle küresel ısınmayı önlemede önemli bir alternatiftirler. Nükleer santrallerin kurulum alanı diğer tüm santrallere göre oldukça küçüktür. Çevremizdeki radyasyonun ancak % 1’i kadar bir etkiye sahip olması sebebiyle santrallerin yanında yerleşim, tarım, balıkçılık ve turizm yapılabilmektedir. 3+ nesil olarak anılan nükleer santraller, dışarıdan insan müdahalesi olmaksızın 72 saat boyunca soğutma, uçak çarpmalarına karşı koruma, pasif güvenlik sistemleri, dijital kontrol odaları, kompakt ekipman ve sistem tasarımları vb. gelişmelerle güvenli bir tasarıma sahip olmaktadırlar.


Nükleer Enerjini Dezavantajları Nelerdir?


Nükleer santraller çok tehlikeli atıklar oluşturmaktadır.Bu atıklar düzenli depolanmalıdır. Nükleer santrallerde meydana gelebilecek kazaların sonuçları hem doğa hem de insanoğlu için çok yıkıcı olmaktadır. Dışarıdan gelebilecek terör saldırılarına karşı risk taşımaktadır. Uranyum kaynaklarının 30 ile 60 yıl arasında tükeneceği tahmin edilmektedir. Nükleer santrallerde, kaynar su reaktörlerinde, soğutma suyu reaktör çekirdeğinden geçer. Eğer herhangi bir yakıt sızıntısı varsa, su kontamine (kirlenmiş) olur ve bu su eğer kontrol edilemezse yeraltı, yerüstü sularına karışarak büyük çapta bir bölgeye etki edebilir.


Çevreye Etkileri Nelerdir?


Nükleer güç santralleri, yeniden işleme, atık işleme tesisleri veya kullanılmış yakıt depolama tesisleri gibi nükleer tesisler, çevreye salınması durumunda radyoaktif kirlilik oluşturabilecek ve insan sağlığına ve diğer canlılara zarar verebilecek miktarlarda yüksek radyoaktivite içerirler. Nükleer güç santralleri, fisyon işlemi sonucunda büyük miktarlarda radyoaktivite ortaya çıktığı için, meydana gelebilecek herhangi bir kaza durumunda diğer nükleer tesislerde oluşabilecek kazalardan daha büyük hasar oluşturacak potansiyele sahiptir. Reaktörler büyük miktarda enerji ve radyoaktiviteyi geniş alanlara yayabilecek sıvı ve gaz taşıyıcıları içermektedirler. Nükleer santrallerin çevre üzerindeki etkileri uranyum ve toryum çıkarma, yakıt hazırlama, zenginleştirme, üretim, kullanılan yakıtın yeniden işlenmesi, depolanması ve işletme ömrü bitip kapatılan reaktörlerin sökülmesi sırasında ortaya çıkmaktadır. Nükleer Santrallerde kullanılan uranyum ve toryum cevherlerinin çıkarılması ve işlenmesi esnasında düşük ışımalı atıklar yayılmaktadır. Nükleer santrallerden çevreye olabilecek en büyük etki bir kaza sonucu büyük miktarlarda radyoaktif maddenin çevreye yayılmasıdır. Nükleer Santrallerden yayılan gaz ve sıvı radyoaktif atıklar önemli çevre sorunları yaratmaktadır. Ancak, olası kaza durumunda radyasyonun çevreye olan etkileri kazanın şiddetine, reaktörün tipine ve reaktör dış emniyet sistemine göre değişmektedir. Şayet kaza sonucunda çevreye çeşitli radyoizotoplar yayılmışsa su, toprak ve hava alıcı ortamına radyasyonun yayılması, çevre ve insan sağlığını etkilemektedir. Radyasyon gerek ışınlama ile gerekse bitki ve deniz ürünlerinin yenmesi sonucu insanlara geçmektedir. Radyoaktif maddelerin (sezyum ve stronsyum) yarı ömürleri uzun olup (28 yıldan fazla) vücuttaki tabi elementlerle kimyasal benzerlikleri bulunduğundan insan vücudunda birikmesi söz konusudur. Örneğin kalsiyumun kemik oluşumunda, potasyumun da çeşitli hücre fonksiyonları ile ilişkisi bulunmaktadır. Kimyasal olarak da stronsiyum kalsiyum ile sezyum ise potasyum ile olan benzerliklerinden dolayı bu maddeleralınan besinlerle vücutta birikerek çeşitli kemik hastalıkları ve kemik kanserine sebep olmaktadırlar. Radyoaktif serpintiler sonucu toprağın bu atıkları absorblaması ve toprakta yetişen bitkilerin doğrudan yenilmesi veya bunları yiyen hayvanların et ve sütünün besin olarak alınması ile insan vücudunda radyoaktif maddeler birikmiş olacaktır. Yine atmosfere yayılan radyoaktif gazlar bulutlardan ışınlama ile veya gıda zinciri ile insanlara bulaşmakta ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.


Dünyada Nükleer Enerji Durumu Nedir?


Dünyanın ilk nükleer enerji santrali, Sovyetler Birliği döneminde 1954 yılında çalışmaya başlayan Obninsk Nükleer Enerji Santrali’dir.

Nükleer santrallerin yaygınlaşması 1970’li yılların başındaki petrol krizi ile birlikte başladı. Petrol ve diğer hidrokarbon kaynaklarına sahip olmayan ülkeler, bu kaynaklara olan bağımlılıklarını azaltmak ve enerji arz güvenliklerini temin etmek için nükleer santrallere yöneldiler. Nükleer santraller tüm dünyada hızlı bir şekilde işletmeye alınırken, 1979 yılında ABD’de yaşanan Three Mile Island (TMI) ve 1986 yılında Sovyet Rusya’da (bugün Ukrayna sınırları içinde) yaşanan Çernobil kazaları ile yavaşlama olsa da nükleer santraller tüm dünyada kurulmaya devam etti.


Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) verilerine göre, bugün dünyada toplam 30 ülkede faal 449 nükleer reaktör bulunuyor. 56 yeni reaktörün yapımı 15 ülkede devam ediyor. Dünyadaki enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 11'i nükleer enerjiden sağlanırken, 12 ülke ise ihtiyacının yüzde 30'undan fazlasını nükleer santrallerden karşılıyor. Nükleer santrallerin yarısından fazlası Kuzey Amerika ve Avrupa'da yoğunlaşırken, yavaş da olsa Avrupa'daki reaktörlerin sayısında bir azalma görülüyor. Buna karşın Uzak Doğu'daki reaktör sayısı giderek artıyor. 2018 verilerine göre, Çin'de 18 yeni reaktör inşa edilirken, Çin'i altışar reaktörle Hindistan ve Rusya takip ediyor.

Avrupa Birliği ülkesi üyeler enerji ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 30'unu nükleer güç ile karşılıyor. 14 üye ülkede toplam 130 nükleer reaktör bulunuyor. Fransa, 58 nükleer reaktör ile AB üyeleri arasında birinci sırada bulunmanın yanı sıra, enerji tüketiminin yüzde 70'inden fazlasını nükleer güç ile sağlaması bakımından da dünyada başı çekiyor. Nükleer enerjiye bağımlılığını azaltmaya çalışan ülke, 2025 yılına kadar elektrik üretimindeki nükleer enerji payını yüzde 50’ye çekmeyi planlıyor. AB içinde ikinci sırada ise yakında Birlik'ten çıkmayı hedefleyen İngiltere bulunuyor. Ülke, 15 reaktör elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 19'unu sağlıyor. Üçüncü sırada 10 reaktör ile İsveç bulunuyor. İskandinav ülkesinin elektrik ihtiyacının yüzde 40'ı nükleer güç ile sağlanıyor.

Nükleer reaktörler ve üretim kapasitesi bakımından Amerika Birleşik Devletleri dünyada birinci sırada. 100 reaktörün faal olduğu ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık beşte biri nükleer güçten karşılanıyor. İki yeni reaktörün inşaat aşamasında olduğu ABD'de aynı zamanda üç yeni reaktörün inşası planlanıyor. Kanada 19 reaktörle ABD'yi takip ediyor ve elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 15'ini nükleer güçten sağlıyor. İki reaktörü bulunan Meksika'da ise üretimin yaklaşık yüzde 6'sı nükleer santraller aracılığıyla gerçekleşiyor.


Dünya Neden Nükleer Enerjiden Vazgeçiyor?


Genel olarak bakıldığında dünyada nükleer enerjiden vazgeçen resmi olarak tek ülke Almanya. Almanya, nükleerden vazgeçerken sanayi ülkesi olması nedeniyle ihtiyacı olan enerji yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamayacağı için tekrar fosil yakıtlı enerji üretimine geri döndü. Almanya haricinde direkt olarak nükleer enerjiden vazgeçen herhangi bir ülke yok maalesef. Yeni nükleer santraller kurulmuyor çünkü mevcutta yeteri kadar enerji üretimini sağlıyorlar. Örneğin Fransa'da bulunan 59 nükleer santralden günümüzde sadece 1 tanesi kapatıldı. Kapatılma nedenleri genelde santrallerin ömürlerini doldurması olarak beyan ediliyor. Dünya nükleer enerjiden gerekli olan enerjiyi aldı ve artık bu enerjiyi yenilenebilir veya daha temiz fosil yakıtlardan elde edebildiği için tercih etmiyor.




 

Kaynaklar;

T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı - NÜKLEER SANTRALLER

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu

Bayraktar, B. Nazım. "Dünyada Nükleer Enerji"

تعليقات


Yazı: Blog2_Post
bottom of page