top of page
  • Yazarın fotoğrafıhseturkiye

Mega Kentlerin Hava Kirliliğiyle Başa Çıkma Stratejileri Neler? Etkileri Neler?

Nüfusu 10 milyondan fazla olan şehirlerin PM 2,5 seviyelerini kapsayan veriler incelendiğinde, 25 mega kentin neredeyse tamamının 2017 ile 2022 yılları arasında hava kirliliği seviyelerini iyileştirdiği gözlemlenmiştir. Hava kirliliği dünya çapında ciddi bir sorundur ve DSÖ'ye göre yılda yaklaşık 7 milyon kişi hava kirliliğinden dolayı yaşamını yitirmektedir. Dünyanın en büyük şehirlerinde yaşayan insanlar, özellikle Delhi'den İstanbul'a veya Los Angeles'a kadar, bu durumdan en çok etkilenenler arasında yer almaktadır. Ancak, yapılan analizler, birçok mega kentte hava kirliliğinin yavaş yavaş iyileştiğini ortaya koymaktadır.

PM 2,5 , hava kirliliği seviyeleri için genel bir gösterge olarak kabul edilir. Bu partiküller, insan saçının genişliğinden çok daha küçük olan 2.5 mikrometre veya daha küçük boyuttaki çeşitli katı parçacıklar ve sıvı damlacıklardan oluşur. DSÖ İklim Değişikliği, Çevre ve Sağlık Bölümü'nden Sophie Gumy, "Bu partiküller ne kadar küçükse, vücuda o kadar derinden girebilirler" diyor. DW'ye konuşan Gumy, PM 2,5'in akciğerlere ve kan dolaşımına girebilecek kadar küçük olduğunu ve burada solunum sorunlarına, kalp hastalıklarına ve akciğer kanserine neden olabileceğini söylüyor.


Şehirlerdeki partikül madde sorunu, otomobil ve diğer araçlardan kaynaklanan emisyonların yanı sıra endüstriyel emisyonlar ve atık yakma işleminin etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Isınma ve yemek pişirme için kullanılan katı yakıtlar da bu soruna katkıda bulunmaktadır.


İsviçreli veri sağlayıcısı ve hava kalitesi ürünleri üreticisi IQAir tarafından derlenen verilere göre, nüfusu 10 milyondan fazla olan şehirlerin PM 2,5 seviyeleri incelendiğinde, 25 mega kentten 21'inin 2017 ile 2022 yılları arasında hava kirliliği seviyelerinde bir iyileşme kaydedildi.

Bu başarı, çeşitli stratejilerin uygulanmasıyla mümkün hale geldi. Hava kirliliğiyle mücadele etmek için şehirler, temiz ulaşım stratejilerine odaklanarak önemli adımlar attı. Bu stratejiler arasında, daha temiz ve az sayıda aracı teşvik etmek, yaya ve bisiklet kullanımını artırmak ve toplu taşıma sistemlerini genişletmek bulunmaktadır. Örneğin, Bangkok, sınırlı olan Skytrain ve Metro hizmetlerini genişleterek bu alanda ilerleme kaydederken, Delhi ise otobüs filosunun yüzde 80'ini elektrikli araçlara dönüştürme hedefi belirledi.

C40 adlı bir dayanışma ağına dahil olan ve dünya genelinde iklim değişikliğiyle mücadele eden yaklaşık 100 şehirden oluşan bir grup, düşük emisyonlu bölgelerin geliştirilmesi konusunda çaba sarf ediyor. Bu bölgeler, sınırlı araç trafiğine izin verilen veya hiç araç trafiğine izin verilmeyen, yolların bisikletliler ve yayalar için ayrıldığı alanlardır. C40'ın hava kalitesi teknik sorumlusu Zoe Chafe, bu uygulamanın dünya genelinde ilgi gördüğünü ve oldukça heyecan verici olduğunu belirtiyor.


Endüstriyel kaynaklar da önemli bir sorun alanıdır. Örneğin, Delhi'nin hava kirliliğiyle mücadele planı, inşaat alanlarından kaynaklanan tozun azaltılmasına ve daha temiz yakıtların ve verimli tekniklerin benimsenmesine odaklanıyor. Şehir, özellikle kış aylarında hala dünyanın en kirli şehirlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ancak, Delhi 2017 ile 2022 yılları arasında kirlilik seviyelerini yüzde 15 oranında azaltmayı başardı. Bu azalmada, 2018'de kapatılan Badarpur kömürlü termik santralinin etkisi büyük oldu. Bu santralin sadece Delhi'deki partikül madde hava kirliliğinin yaklaşık yüzde 10'unu oluşturduğu tahmin edilmektedir.


Ana zorluklar nelerdir?

Şehirler hava kalitesini iyileştirmeye yönelik adımlar atarken, başlangıçta veri toplama sürecini iyileştirmek önemlidir. Örneğin, Pakistan'da hava kalitesini izlemek için yeterli resmi istasyon bulunmamaktadır, bu da değerlendirmeyi zorlaştırmaktadır.


Ancak, 2016 yılında Pakistan Hava Kalitesi İnisiyatifi'ni başlatan kişiler gibi bireyler, düşük maliyetli sensörler aracılığıyla bir araya gelerek veri sağlamak için çalışmaktadır. Abid Omar, "Aynı amaçla çalışan bireyler, şirketler ve kuruluşlar, internet üzerinden veri paylaşımı yapmak için düşük maliyetli sensörler kullanarak bir araya geliyorlar," diyor ve ekliyor: "Bu veriler, farkındalığı artırıcı bir rol oynamaktadır."

Türkiye'de de benzer bir durum söz konusudur. Çevre Mühendisleri Odası'na göre, Türkiye'de PM 2,5 için ulusal bir limit belirlenmemiştir. Temiz Hava Hakkı Platformu ise Türkiye genelinde 360 istasyonun bulunduğunu ancak bu istasyonların sadece 165'inin partikül madde için veri sağlayabildiğini belirtmektedir. Platformun 2021 raporuna göre Türkiye'de, DSÖ standartlarına göre havası temiz bir şehir bulunmamaktadır. C40'tan Zoe Chafe, şehirlerin gerçek değişim yaratabilmesi için mali kaynakların önemli olduğunu vurgulamaktadır.


Zoe Chafe, "Pekin hava kalitesi sorununa büyük miktarlarda yatırım yapabildi," diyor ve ekliyor: "Ve şu anda diğer birçok şehir için temel soru, hava kalitesinde bir iyileşme sağlamak için yeterli mali kaynağın olup olmadığıdır." Çin, son birkaç yıldır hava kirliliği kontrolü için yıllık 20 milyar yuan üzerinde yatırım yapmaktadır.


Hava kirliliği, siyasi sınırları aşarak büyük mesafeler boyunca yayılabilmektedir. Zoe Chafe, bu nedenle şehirlerin, bölgelerin ve ülkelerin birlikte çalışarak değişim sağlaması gerektiğini belirtmektedir. Chafe, "Mesele insan sağlığıyla ilgilidir. Hava kirliliğinin kaynağı önemli değildir, azaltılması kritiktir," diyor.


Dünyanın hemen hemen tüm şehirlerindeki hava kirliliği seviyeleri, DSÖ'nün belirlediği metreküp hava başına 5 mikrogram sınırını hala aşmaktadır.


10 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


Yazı: Blog2_Post
bottom of page